Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'na girdikten sonra Ermeni komitelerinin düşmanla işbirliği yaptığını ve Anadolu'da birbiri ardından isyanlar çıktığını haber alınca, hadiselerin yatışacağı zannıyla kesin bir tedbir alma yoluna gitmemişti. Ancak Ermeni mezalimi artınca Dahiliye Nazırı Talat Paşa, Erzurum Mebusu Vartkes Efendi'ye Ermenilerin düşmanla işbirliği yapmaya devam etmeleri halinde çok şiddetli tedbirler alınacağı ihtarında bulunmuştu. Talat Paşa aynı zamanda, Aralık 1914'de doğu vilâyetlerine gönderdiği gizli bir talimatta oldukça büyük miktarda bulunan ve özellikle Ermenilerin eğitimiyle ilgilenen yabancı kuruluş ve memurlarının harp sırasında başka bölgelere gönderilmelerinin düşünüldüğünü de belirtmişti.
Osmanlı Hükümeti Van İsyanı'nın patlak vermesine kadar birtakım küçük tedbirlerle Ermeni komitelerinin faaliyetlerini önlemeye çalıştı. Hükümeti en çok meşgul eden hadise ise Zeytun'da patlak vermişti. Zeytun'daki olaylar, Antep'i ve civarını da etkilemekte idi.
Hükümet bir tedbir olarak Zeytun, Maraş ve civarından bazı zararlı Ermenileri Konya'ya sevketti. Fakat burada da toplu halde bulunmaları, bir süre sonra o bölgedeki Ermenilerle birleşmeleri ve tehlike teşkil etmeleri üzerine bundan vazgeçildi. Bundan sonrakilerin Halep'in Güneydoğusu ile Zor ve Urfa havalisine sevkedilmelerine karar verildi[3].
Dahiliye Nazırı Talat Paşa, Zeytun Ermenilerinin başlattığı olayların bir türlü yatışmaması üzerine 23 Nisan 1331 (6 Mayıs 1915) tarihinde Maraş Mutasarrıfına gönderdiği gizli bir şifre ile Zeytunluların tamamen ihracını emretti[4].
Osmanlı Devleti'nin ölüm kalım savaşı verdiği bu sırada Ermeniler, cephede ve cephe gerisinde düşmanlarının işine yarayacak faaliyetlerde bulunuyorlardı. Hattâ topyekün bir isyana hazırlandıkları seziliyordu. Bu durum karşısında Başkumandanlık 10 R. 1333 (25 Şubat 1915) tarihinde bütün birliklere bir tamim göndermiş; Ermenilerin çeşitli yerlerde çeteler kurduklarına, askerden kaçarak eşkiyalık yaptıklarına, aramalarda bol miktarda silâh ve bomba bulunduğuna ve bunun bir isyan hazırlığı olduğuna dikkat çekilerek şu tedbirlerin alınmasını istemişti:
Ermeni erler, seyyar orduda ve silâhlı hizmetlerde kullanılmayacak, komutanlar silâhlı saldırılara karşı koyacaklar, gerekirse örfî idare ilan edecekler, her yerde uyanık davranılacak, planlı harekât olmayan yerlerde arama yapılmayacak ve sadık teb'aya her hangi bir zarar verilmeyecek[5].
Anadolu'nun birçok yerinde görevli Ermeni polis ve memurların birden bire işlerine son verilmesinin sakıncalı olacağı düşünülmüştü. Ancak itimat edilmeyen ve olaylara karıştığı tespit edilen Ermeni polis ve memurların uygun bölgelere veya Ermeni olmayan vilâyetlere gönderilmesi için 16 Ca. 1333 (1 Nisan 1915) tarihinde Dahiliye Nezâreti'nden vilâyetlere emir yazıldı[6].
Osmanlı Hükümeti seferberlik ilânından itibaren dokuz ay tahammül gösterdikten sonra Ermeniler konusunda köklü tedbirler almak zorunda kaldı. Van İsyanı'nın patlak vermesi üzerine bu olayları başlatan ve Ermenileri silâhlandıran komite yuvalarını dağıtmak için 9 C. 1333 (24 Nisan 1915) tarihinde vilâyetlere ve mutasarrıflıklara gizli bir tamim yolladı. Bu tamimde; Ermeni komite merkezlerinin kapatılması, evrakına el konulması ve komite elebaşlarının tutuklanması istenmekteydi. 11 C. 1333 (26 Nisan 1915) tarihinde Başkumandanlığın bütün birliklere gönderdiği aynı mealdeki tamimi üzerine 2345 kişi tutuklandı. Ermenilerin her yıl katliam günü olarak kutladıkları 24 Nisan, bu tutuklamalardan dolayıdır. Bu tutuklulardan bir kısmı Ankara ve Çankırı'ya yerleştirildi. Çıkarılan geçici bir kanunla da gayr-i Müslimlerin bilhassa Ermenilerin elinde bulunan silâhların toplatılması bütün vilâyetlerden istendi